İşim gereği, marka ve pazarlama yöneticileriyle sıklıkla sohbet etmek imkanına sahip oluyorum. Bu sohbetlerin en önemli tarafı ise, iki tarafın da faydalanması oluyor. Fikir alışverişleri iki tarafında kazandığı, çok keyifli süreçler. İş hayatı birçok zorluk içeriyor. Bu zorluklar, aynı zamanda şirketler için gelişim fırsatları sunuyor.
Sohbetler bazen aynı konuya geliyor, takılıyor. Yaşadıkları bazı sorunlardan bahsediyorlar. Genelde şu başlıklarda oluyor:
- Üst yönetim bizi anlamıyor.
- Nitelikli çalışan bulamıyoruz.
- Reklam ve pazarlama bütçesini arttıramıyoruz.
- Daha iyi yerde olmalıydım, terfi edemiyorum.
En sık duyduğum cümleler bunlar oluyor. Sohbetlerimizde bu konularda tavsiyelerde bulunuyorum. İş hayatı ile ilgili bu tavsiyeleri sizlerle de paylaşmak istedim:
“1. Üst Yönetim Bizi Anlamıyor”
İlk sorum şu: Üst yönetimi ne oranda tanıyorsunuz? Kişilikleri, karar verme şekilleri hakkında bilgi sahibi misiniz?
Üst yöneticileriz, görsel mi işitsel mi, dokunsal mı? Analitik mi? Sol beyin ağırlıklı mı? Sağ beyin ağırlıklı mı?
Mevlana ne güzel demiş ”Anlattığın, karşı tarafın anladığı kadardır. “
İş hayatı içerisinde sizi mevcut durumda anlamayabilirler, fakat onların anlayacakları şekilde anlatabilirsiniz. Onları yakından tanıdıkça, kişilikleri hakkında bilgi sahibi oldukça, onları ikna etmenin yollarını da bulabileceksiniz.
Karar verici onlar ise, başarılı olmak için önce onları ikna etmemiz gerekiyor. Bazen sayısal verilerle ikna edeceğiz. Bazen de duygularına hitap edeceğiz.
Onları ikna etmedikçe, doğrularımız anlamsız kalır. Bildiklerimiz geçersiz olur. O yüzden 2 seçeneğimiz var: Ya tüm ikna yollarını sıkılmadan, yorulmadan deneyeceğiz. Ya da başka limanlara doğru yol almaya başlayacağız.
Konu iş hayatı ise, ne yakınmak, ne de eleştirmek fayda sağlayacak. Yoruldukça, zorlandıkça, yıprandıkça kendimize soracağız? Neden bu kadar zor?
Ve ısrarla aynı cümleyi kuracağız: Kolay olsaydı, herkes yapardı.
“2. Nitelikli Çalışan Bulamıyoruz.”
Nitelikli çalışan bulmak her sektörde en önemli sorunlardan biri. İnsanlar bilgiye kolay ulaşmayı, tecrübe sahibi olmak zannediyorlar. Genel geçer bilgiye sahip çalışanlar, kendilerini donanımlı zannediyorlar. Bolluk çağında, nitelikli insan kıtlığı yaşıyoruz.
Sosyal medya aracılığıyla, çalışanlar başka şirketler hakkında bilgi sahibi oluyorlar. O şirketlerin iç yapılarını gözlemliyorlar. Linkedin vasıtasıyla iş teklifleri alıyorlar. Kafaları karışıyor, sadakat azalıyor. Çalışanlar, sıklıkla şirket değiştiriyorlar. Nitelikli çalışan sayısı giderek azalıyor.
Tüm bunlara katılıyorum. Fakat önemli bir nokta var: Sayıları az olsa da, nitelikli çalışanlar var. Bu konuda Steve Jobs “ Bazı insanlar varki, tek başlarına 50 insanın yapabileceği verimlilikte iş yapıyorlar” diyor. Yani gerçekten nitelikli, donanımlı insanlar var. Çok azlar, az çoktur sözünü ispatlarcasına, çoğunluğun yaptığından daha verimli ve nitelikli işler yapıyorlar.
Zaten, asıl konumuz, az sayıda nitelikli insanı şirketimize çekmek. Bu insanları şirkete çekmenin ise birkaç yolu var:
- 1) İş ortamı: İnsanların birbirine saygı duyduğu, birlikte eğlenebildiği aynı zamanda verimli çalıştıkları iş ortamları oluşturmak. Yöneticinin en önemli görevlerinden biri, insanların keyifle çalışabilecekleri iş ortamları oluşturmaktır.
2) Çalışılmak istenen yönetici olmak: Nitelikli insanların çalışmak istediği yönetici olmalısınız. Bunun için kendinizi geliştirmeli, çalışanlarınızı geliştirmeli ve mıknatıs gibi insanları kendinize çeken bir yönetici olmalısınız. İş hayatı için çalışılmak istenen bir yönetici haline gelmek size büyük fırsatlar sunacaktır.
3) Ortak hayale sahip olmak: Nitelikli insanları bir araya getiren, ortak bir hayalin parçası olmaktır. Öncelikle insanların çevresine toplanabileceği, heyecan duyabilecekleri bir hayale sahip olmalısınız.
Yüksek maaş mı? Bu yanılgıya düşmeyin. Nitelikli çalışanların sayısı azdır. Bu yüzden kıymetlilerdir. Zaten yüksek maaş alırlar. Maaş yeterince cazip bir seçenek değildir. Sadece yüksek maaş için bir çalışan şirketinize geliyorsa, nitelikli değildir. Zaman içinde fark edersiniz.
“3. Reklam ve Pazarlama Bütçesini Arttıramıyorum.”
Bütçe verilmez, alınır felsefesine inanıyorum. Bütçeyi arttırmak için belirli oranda ikna etklilidir. Fakat asıl etkili olan, o bütçe ile yaptıklarınızdır.
Bütçenizi verimli kullanır, iyi sonuçlar alırsanız, daha fazla gelir ve kar elde ederseniz, bütçeniz artar. Fakat standart reklam kampanyalarına, fiyatlarını ezberlediğiniz mecralara sadece bütçe harcarsanız, bütçeniz artmaz.
İş hayatı içerisinde asıl maharet az bütçe ile başarılı işler yapmaktır. Bunun için daha fazla çaba sarf etmeniz, araştırma yapmanız, kendinizi güncellemeniz gerekiyor. Sosyal medya, başarılı işleri ödüllendirmesiyle ünlüdür. İyi ve başarılı bir iş yaptığınızda insanlar o işi konuşur, linkini paylaşırlar, yayılımını sağlarlar.
Bütçeyi arttırmanın yolu, daha zekice fikirler üretmekten, iyi stratejilerden geçiyor. Özünde, emek vermekten, değer üretmekten geçiyor. Bunları yaptıkça, bütçeyi problem etmenize gerek olmayacaktır. Tüm bunları yapıyorsanız ve iyi sonuçlar aldığınız halde bütçeniz artmıyorsa, şirketinizi değiştirme vaktiniz gelmiştir. Acele etmenizde fayda var.
“4. Daha İyi Yerde Olmalıydım. Terfi Edemiyorum.”
En sevdiğim sözlerden biri “ her insan kendi değerini, kendi belirler” Size değer vermiyorlarsa ya siz yanlış kişisiniz ya da değer bekledikleriniz yanlış insanlar.
Daha iyi yerde olmak için; başarılı, söz ettiren, parlayan işler yapmalısınız.Yaptığınız iş üzerine söz söyletmez, insanlar eleştirmekte zorlanırlarsa etki gücünüz artar.
İş hayatı için en önemli kurallardan biri, “terfi verilmez, alınır”. Siz kendinizi, ünvanınızı sürekli aşarsanız, kalıbınıza sığmazsanız, sizi terfi ettirmek zorunda kalacaklar. Yine de terfi ettirmiyorlar mı?
Siz başarılı iseniz, öne çıkıyorsanız, etki gücünüz varsa, insanların dikkatini çekersiniz. Dünya her geçen gün küçülüyor. Nitelik çalışan sayısı azalıyor, siz nitelikli ve kıymetli olursanız, şirketiniz anlamıyorsa, anlayacak insanlar mutlaka vardır. Yeterki, fırsatları takip edin ve umudunuzu koruyun.
Bir yöneticinin başarılı olması; zor, zahmetli, yıpratıcı, yorucu. Zaten başarı, bu yüzden değerli değil mi?
Kolay olsa, herkes yapardı.
Not: ” Kolay olsa, herkes yapardı” başlığının ilham kaynağı, çok değerli ve başarılı bir işadamı olan Agt Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Semih Söylemez ile yaptığımız keyifli sohbetlerdir. Kendisine bu vesile ile teşekkür ederim. Mehmet Bey’in twitter hesabı Duygusal Sermaye takip etmenizi öneririm.